
Ergenlikte Borderline Kişilik Bozukluğu: IPOP-A Görüşmesi Perspektifinden Klinik Kullanım ve Sonuçlar
(Massimo Ammaniti, Andrea Fontana & Giampaolo Nicolais)
Borderline kişilik bozukluğu, ergenlik döneminde büyük ölçüde bireyin ortaya çıkan kişilik örüntülerinin güçlü ve zayıf yönlerini dikkate alan boyutsal bir yaklaşımla değerlendirilebilir. Klinik görüşmeler, klinisyenlerin ergenlerin işleyişine dair bilgi toplamasına, terapötik ittifakı güçlendirmesine ve borderline ergenlerin değerlendirilmesi sırasında zihinselleştirme tutumunu teşvik etmesine yardımcı olabilir. Bu makalede, "Ergenlikte Kişilik Örgütlenme Süreçleri Görüşmesi" (IPOP-A), klinik vaka örnekleri üzerinden ele alınarak klinik ve araştırma alanlarındaki kullanışlılığı gösterilmektedir.
IPOP-A, ergenlerin ortaya çıkan kişilik yapısını üç temel boyutta değerlendirir:
- Kimlik
- Nesne ilişkilerinin kalitesi
- Duygu düzenleme
Bu boyutlar, ergenlikte borderline kişilik bozukluğunun temel unsurlarını oluşturur.
BORDERLINE KİŞİLİK BOZUKLUĞU VE ERGENLİK: KISA BİR GÖZDEN GEÇİRME
Son bilimsel literatürün gözden geçirilmesinin ardından, borderline kişilik bozukluğunun ergenlik dönemindeki değerlendirme sorunları ele alınmakta ve "Ergenlikte Kişilik Örgütlenme Süreçleri Görüşmesi" (IPOP-A) tanıtılmaktadır. IPOP-A, ergenlik dönemindeki kişilik örgütlenmesini değerlendiren yarı yapılandırılmış bir görüşme tekniğidir.
Yaklaşık 15 yıl önce, Westen ve Chang (2000), Ruhsal Bozuklukların Tanısal ve Sayımsal El Kitabı (DSM) yaklaşımının aslında ergenlikte kişilik bozukluğu teşhislerini caydırdığını belirtmişlerdir. Bunun nedeni, ergenlikte kişilik patolojisine dair verilerin yetersiz olmasıydı, yoksa ergenlikte kişilik patolojisinin var olmadığına dair herhangi bir araştırma sonucu bulunmamaktaydı.
DSM-5 (APA, 2013) ile birlikte bazı dikkate değer değişiklikler yapılmasına rağmen, ergenlikte kişilik değerlendirmesine ilişkin kritik sorular hâlâ yanıtsız kalmaktadır.
Son yıllarda yayınlanan araştırmalar ışığında, borderline kişilik bozukluğunun ergenlikte tanımlanmasına dair bazı temel noktalar şu şekilde özetlenebilir:
- Kişilik bozuklukları, yetişkinler için geliştirilen DSM kriterleri kullanılarak ergenlerde de teşhis edilebilir.
- Kişilik bozukluğu teşhisinin zaman içinde nispeten istikrarlı olduğu görülmektedir.
- Ergenlikte kişilik bozukluğu teşhisi alan bireyler, ilerleyen yıllarda DSM’nin I ve II eksenlerinde yer alan diğer bozukluklara sahip olma riski taşır.
- Ergenlikte kişilik bozukluğu teşhisi, madde kullanımı ve davranış bozukluğu ile yüksek oranda ilişkilidir.
- Ergenlik döneminde yapılan kişilik değerlendirmesi, ilerleyen yaşlarda ortaya çıkabilecek psikolojik zorlukları öngörmek açısından kritik bir öneme sahiptir.
Bununla birlikte, klinisyenler genellikle ergenlikte borderline kişilik bozukluğu teşhisi koymaktan kaçınmaktadır. Bunun en önemli nedenleri arasında, gençlerin bu hassas kimlik gelişimi sürecinde damgalanmasından kaçınma isteği ve kişilik özelliklerinin ilerleyen yaşlara kadar sabit olmadığı inancı yer almaktadır (Laurenssen ve ark., 2013; Stepp, 2012).
ERGENLİKTE KİŞİLİK DEĞERLENDİRMESİ: TEMEL ÖZELLİKLER
Borderline kişilik bozukluğunun ergenlikte klinik değerlendirmesi, birçok faktör tarafından şekillenir. Burada önemli olan, yalnızca teşhisin kendisi değil, aynı zamanda teşhis sürecinde ortaya çıkan klinik unsurların terapötik ittifak içinde nasıl ele alındığıdır (Koehne, Hamilton, Sands & Humphreys, 2013; Novelletto, 2009).
Kimi uzmanlar, terapi sürecinin en önemli amaçlarından birinin "gizli" teşhisten "açık" teşhise geçiş olduğunu savunmaktadır. Bu yaklaşım, gencin psikolojik işleyişi ve kimlik oluşumu hakkında onunla birlikte bir anlayış geliştirmeyi mümkün kılar.
Shiner ve Allen (2013), ergenlerde kişilik bozukluklarını değerlendirirken klinisyenlerin dikkat etmesi gereken bazı temel noktaları şu şekilde özetlemektedir:
- Kişilik özelliklerine özel bir önem verilmelidir.
- Kategorik bir teşhis yaklaşımı yerine boyutsal bir değerlendirme kullanılmalıdır.
- Hem mevcut hem de geçmişte yaşanan işlevsellik sorunları ele alınmalıdır.
- Klinik değerlendirme, bireyin geçmiş deneyimlerini bugünkü psikolojik durumuyla ilişkilendirmelidir.
- Farklı kaynaklardan (örneğin ebeveynler, öğretmenler) bilgi alınmalıdır.
- DSM tanı kategorilerine odaklanmak yerine, ergenin en büyük zorlandığı davranışsal, ilişkisel ve duygusal alanlara odaklanılmalıdır.
- Ergenin sahip olduğu bireysel ve çevresel kaynaklar belirlenmelidir.
Kernberg’in (1998) psikanalitik teorisine göre, ergenlikte kişilik değerlendirmesinin kilit noktaları şunlardır:
- Normal bir kimlik krizini kimlik dağılması (identity diffusion) ile ayırt etmek.
- Nesne ilişkilerinin kalitesini incelemek (örneğin, paylaşım, romantik ilişkiler, samimiyet).
- Sağlıklı bir ahlaki değerler sisteminin gelişimini değerlendirmek.
- Duygusal deneyimleri düzenleme kapasitesini belirlemek, özellikle saldırganlık duygusunun kontrolü üzerinde durmak.
- Gerçeklik testini ölçmek (bireyin dış dünyayı ne kadar doğru algıladığı).
- Savunma mekanizmalarını analiz etmek.
Kimlik gelişimi, ergenliğin en önemli görevlerinden biri olduğundan, kimlik değerlendirmesi ergenleri değerlendirirken merkezi bir rol oynamalıdır (Westen, Betan & DeFife, 2011).
ERGENLİKTE KİŞİLİK DEĞERLENDİRMESİNDE KİLİT BOYUTLAR
Kimlik gelişimi, ergenlerin kişisel sistemlerini bütünleştirerek kendilerine dair tutarlı bir yapı inşa etmeleri sürecidir (Damon & Hart, 1988). Sağlıklı bir ergen, kimliğini oluştururken farklı ve çelişkili yönlerini bir araya getirerek bir benlik bütünlüğü sağlar.
Ancak, bazı ergenler kimlik krizi yaşayabilir. Kimlik krizi, bireyin kendisine dair farklı deneyimler ve başkalarının ona dair algıları arasındaki uyumsuzluk nedeniyle yaşadığı geçici bir kafa karışıklığıdır (Erikson, 1956; Kernberg, 2006).
Kimlik patolojisi ise bundan daha derindir. Kimlik patolojisi yaşayan ergenler:
- Kendilerini ve başkalarını bütüncül bir şekilde algılamakta zorlanır.
- Çelişkili inançlara sahip olabilirler ve tutarsız davranışlar sergileyebilirler.
- Başkalarının beklentilerine aşırı uyum sağlayarak kendi özgün benliklerini bastırabilirler.
- Değerler ve hedefler konusunda kararsızlık yaşarlar.
İLİŞKİSEL İŞLEVSELLİĞİN DEĞERLENDİRİLMESİ
Ergenlikte kişilik gelişimi, ebeveynlerden uzaklaşma süreciyle yakından ilişkilidir (Ammaniti & Sergi, 2003; Hauser & Schmidt, 1991). Araştırmalar, ergenlerin ebeveynlerini birincil bağlanma figürü olarak görme eğilimlerinin azaldığını ve bağımsızlaşma sürecine girdiklerini göstermektedir (Allen & Land, 1999).
Bu süreçte, ikinci ayrılma-bireyleşme dönemi yaşanır (Blos, 1967). Ergenler, ebeveynlerinden bağımsız bir kimlik geliştirmekle meşgul olur ve yeni ilişkiler kurmaya yönelirler. Özellikle romantik ilişkiler, ergenlerin kimliklerini keşfetmelerine ve bağlanma kapasitelerini geliştirmelerine yardımcı olur.
Ancak, ciddi psikolojik zorluklar yaşayan ergenlerde şu durumlar gözlemlenebilir:
- Ebeveynlerden ayrışmada güçlük çekme.
- Arkadaşlık ve romantik ilişkilerde yatırım yapamama.
- Güvensiz bağlanma ve kaotik ilişkiler yaşama eğilimi.
DUYGU DÜZENLEME KAPASİTESİNİN DEĞERLENDİRİLMESİ
Duygular, bireyin içsel dünyasını şekillendiren ve sosyal ilişkilerde önemli bir rol oynayan temel psikolojik süreçlerdir (Cassidy, 1994; Langlois, 2004; Weinberg & Klonsky, 2009).
Duygu düzenleme, bireyin duygularını tanıyabilmesi, deneyimleyebilmesi ve yönetebilmesi sürecidir. Bu yeti, erken çocukluk döneminden itibaren ebeveyn-çocuk etkileşimleri ve çevresel faktörler tarafından şekillenir.
Sağlıklı ergenler, geniş bir duygu yelpazesini deneyimler ve bu duygularını dengeli bir şekilde düzenleyebilirler. Ancak borderline belirtileri gösteren ergenlerde şu durumlar öne çıkar:
- Aşırı duygusal dalgalanmalar.
- Öfke patlamaları ve kontrol edilemeyen agresyon.
- Yoğun boşluk ve anlamsızlık hissi.
- Kendine zarar verme davranışları (örn. kesme, intihar girişimleri).
Zihinselleştirme yetisi, duyguların düzenlenmesinde kritik bir rol oynar. Zihinselleştirme, bireyin kendi ve başkalarının duygu durumlarını anlama ve yorumlama kapasitesidir (Fonagy, Gergely, Jurist & Target, 2002).
Sağlıklı zihinselleştirme kapasitesine sahip ergenler, duygularını daha iyi tanır ve kendilerini anlamlandırma süreçlerinde daha başarılı olurlar. Ancak borderline ergenlerde bu kapasite genellikle zayıftır.
ERGENLİKTE BORDERLINE KİŞİLİK BOZUKLUĞUNUN DEĞERLENDİRİLMESİ: IPOP-A GÖRÜŞMESİNİN ROLÜ
Ergenlik, kişilik gelişiminin önemli bir aşaması olduğu için bu dönemde kişilik değerlendirmesi oldukça karmaşıktır. Klinik uzmanlar, ergenlerin karşılaştıkları zorlukları ve sahip oldukları kaynakları doğru şekilde belirleyebilmek için güvenilir ve geçerli değerlendirme araçlarına ihtiyaç duyarlar.
Ergenlikte Kişilik Örgütlenme Süreçleri Görüşmesi (IPOP-A), bu amaçla geliştirilmiş bir yarı yapılandırılmış klinik görüşme yöntemidir. Görüşme, Otto ve Paulina Kernberg’in kişilik gelişimi ve kişilik bozuklukları teorisine dayanır. Kernberg’ler, kişilik bozukluğunu gözlemlenebilir uyumsuz davranışlar bütünü olarak tanımlarken, kişilik örgütlenmesini bireyin içsel psikolojik süreçlerinin bir bütünlüğü olarak ele almışlardır (Kernberg, 1998; Kernberg ve ark., 2000).
IPOP-A, 13-21 yaş aralığındaki ergenleri değerlendirmek için tasarlanmıştır ve üç temel kişilik boyutunu ele alır:
- Kimlik oluşumu – Ergenin kimlik bütünlüğü ve benlik algısını değerlendirme.
- Nesne ilişkileri – Kişilerarası ilişkilerdeki kaliteyi belirleme.
- Duygu düzenleme – Duyguları anlama, ifade etme ve yönetme kapasitesini inceleme.
IPOP-A, ergenlerin güçlü ve zayıf yönlerini belirleyerek, hem klinisyenlere hem de ergenlere kendilerini anlamaları için yapılandırılmış bir çerçeve sunar.
IPOP-A’nın Bölümleri
- Kimlik Boyutu: Ergenin kendisini nasıl tanımladığı, kimlik bütünlüğü ve kimlik dağılması (identity diffusion) belirtileri.
- Nesne İlişkileri Boyutu: Arkadaşlarla, ebeveynlerle ve romantik ilişkilerde bağlanma biçimleri.
- Duygu Düzenleme Boyutu: Kişinin öfke, suçluluk, utanç ve coşku gibi duygularla başa çıkma şekilleri.
IPOP-A’nın kimlik ve nesne ilişkileri alanları, DSM-5’in kişilik bozuklukları için önerdiği değerlendirme modeline büyük ölçüde benzemektedir (APA, 2013).
IPOP-A, 41 maddeden oluşmaktadır ve İngilizce, İspanyolca, Portekizce, Çekçe ve İtalyanca dillerinde mevcuttur. Görüşme, katılımcının izniyle ses kaydına alınarak değerlendirilir.
IPOP-A’nın Puanlama Sistemi
- Araştırma Puanlama Sistemi: Her madde 0-1-2 skalasında değerlendirilir.
- 0 = Sağlıklı işleyiş
- 1 = Orta düzeyde zorluk
- 2 = Yüksek risk taşıyan sorunlar
- Klinik Puanlama Sistemi: Daha az zaman alan bu yöntemde, üç ana boyut (kimlik, nesne ilişkileri, duygu düzenleme) doğrudan değerlendirilir.
KLİNİK VAKA: FABRİZİA
IPOP-A’nın klinik kullanımını göstermek için Fabrizia adlı 16 yaşındaki bir ergenin değerlendirilmesi ele alınmıştır.
Fabrizia, annesi tarafından görüşmeye getirilmiştir. Çünkü birkaç ay önce babasının ölüm haberini aldığında aşırı tepkiler vermiş, yüzünü tırmalamış ve intihar girişiminde bulunmuştur. Aynı zamanda, o dönem yoğun bir dissosiyatif durum (kopukluk hali) yaşamıştır.
Fabrizia’nın Klinik Gözlemleri
- Dış görünüşü: Kısa siyah saçlar, sert yüz hatları, siyah giysiler. Sert ve robotik hareketleri dikkat çekicidir.
- Aile yapısı: Anne, kendisiyle aşırı meşgul ve mesafeli bir figürdür. Baba, sert ve otoriterdir. Fabrizia, ebeveynleri arasında gidip gelmiştir.
- Davranışsal belirtiler:
- Anoreksiya eğilimleri.
- Kendine zarar verme davranışları (kollarını ve bacaklarını jiletle kesme).
- Travmatik yaşantılar: Üvey babası tarafından cinsel tacize uğradığını iddia etmiş, ancak daha sonra ifadesini geri çekmiştir.
- Sosyal dalgalanmalar: Bazen sürekli farklı evlerde kalırken, bazen de tamamen içe kapanır.
- Okulda sorunlar: Ders başarıları dalgalıdır, öğretmenlerine karşı kışkırtıcı davranışlar sergiler.
FABRİZİA’NIN IPOP-A GÖRÜŞMESİNDEN ALINTILAR
Görüşmede Fabrizia’ya kendini tanımlaması istenir:
İnceleme: Kimlik Boyutu
Görüşmeci (G): “Birkaç kelimeyle kendini nasıl tanımlarsın?”
Fabrizia (F): “Çok hareketliyim ama bir yandan da hiçbir şeyden hoşlanmam. İnsanlara kendimi olduğum gibi değil, olmak istediğim gibi gösteriyorum.”
G: “Bu iki şey birbiriyle çelişiyor. Bunu nasıl açıklıyorsun?”
F: “Sanırım tek sevdiğim şey başkalarına iyi bir izlenim bırakmak.”
➡ Analiz: Fabrizia, kendini tutarsız ve çelişkili şekilde tanımlıyor. Kendi duygularına yabancı, manipülatif bir ilişki tarzı sergiliyor.
İnceleme: Nesne İlişkileri Boyutu
G: “Ailende en yakın hissettiğin kişi kim?”
F: “Kuzenim Simona.”
G: “Peki annen?”
F: “Hayır, değil.”
G: “Simona ile ilişkin nasıl?”
F: “Onu koruyorum, ona tavsiyeler veriyorum.”
➡ Analiz: Fabrizia, anneyle bağ kurmakta zorlanıyor ve yakın ilişkileri “kontrol edebileceği” kişilerle kuruyor.
İnceleme: Duygu Düzenleme Boyutu
G: “Bir arkadaşın seni ihmal edip başka bir arkadaş bulursa ne hissedersin?”
F: “Öfke duyarım ama asla göstermem.”
G: “Bir arkadaşını kaybettiğinde ne hissedersin?”
F: “Bilmiyorum. Umursamamaya çalışırım.”
➡ Analiz: Fabrizia, duygularını bastırıyor ve zihinselleştirme becerisi zayıf.
SONUÇ VE DEĞERLENDİRME
Fabrizia’nın klinik profili borderline kişilik bozukluğu belirtileriyle uyumludur:
- Kimlik dağılması: Kendi benliği hakkında çelişkili algılar.
- Kendine zarar verme davranışları: Kesme, intihar girişimi.
- Duygu düzenleme zorlukları: Ani öfke patlamaları ve duygusal boşluk hissi.
- Kaotik ilişkiler: Annesinden kopuk, kuzenine aşırı bağımlı.
IPOP-A görüşmesi, Fabrizia’nın kimlik, nesne ilişkileri ve duygu düzenleme alanlarındaki bozukluklarını açığa çıkarmada önemli bir araç olmuştur.
Henüz yorum bulunmamaktadır.
Yorum Yap.